AYŞEGÜL SÖZEN DAĞ:

 

KENDİMİ ARAYIŞIM ÇOCUK EDEBİYATINDA SON BULDU

 

Yazar ve editör olarak yıllardır çocuk edebiyatına emek veriyorsunuz. Çocuklar için yazmak sizin için neyi ifade ediyor?

 

Çocuklar için yazmak, benim için huzuru ifade ediyor. Çocuklar için yazıyor olmam; içimde bir yerlerde hiç büyümemiş ve büyümeye ayak direyen bir çocuğun, günümüz çocuklarına seslenişi aslında.

 

Genel anlamda kitaplarla olan dostluğunuz ne zaman başladı ve nasıl yazma isteğine dönüştü?

 

Kitaplarla olan dostluğum ilkokul yıllarımda başladı. Okumak benim için hep en öncelikli eylem oldu. Yazma serüvenime lise yıllarımda adım attım. Belki de birçok yazar gibi şiir ve deneme ile başladım. Dergilere şiirler gönderiyor, onların yayınlandığını görünce mutlu oluyordum. Aslında bu ilk metinlerimde kendimi arıyordum. O sıralar henüz çocuk edebiyatı alanına yönelmemiştim, yazın dünyam gençliğin verdiği iç kıpırtısıyla şiirsel düzlemde ilerliyordu. Üniversitede okurken çocuk edebiyatı alanında dersler aldım. Çocukken okuduğum kitaplar bana göz kırpmaya başladı. Yıllarca çocuk edebiyatı alanında okumalar yaptım. Çocuk şiirleri ve masallarını yazarken dilimin törpülenmediğini fark etmem zor olmadı. Yetişkinler için yazmaktan daha meşakkatliydi ama kendimi arayışım çocuk edebiyatında son bulduğu için yazma serüvenim bana haz vermeye başladı. Nihayet rengimi bulduğumu, metinlerde ritmi yakaladığımı düşündüm. İlk kitabım, Menekşe Bayramı, çocuk şiirlerinden oluşuyor. Ve sanırım benim en özel çocuğum bu kitap.

 

Yazarlığını veya editörlüğünü yaptığınız çocuk metinlerinde sizin için temel kriterler nelerdir? Bir çocuk metninin olmazsa olmazı sizce nedir?

 

Editörlük başlı başına bir iş olmakla birlikte yazarlığımın ve öğretmenliğimin yanı sıra sürdürmekten hoşlandığım bir meslek. Size gelen onlarca metni okuyorsunuz, evet bu olabilir dediğiniz metinlerin içine derinlemesine giriyorsunuz. Sorumluluğu çok büyük olan editörlük, en ufak bir dikkatsizliği de affetmeyecek kadar acımasızdır bu arada. Çocuk metinleri bize ulaştığı zaman, ilk olarak diline, kurgusuna ve karakterlerine bakarız. Matematiksel olarak bir problem yoksa, bu metnin çocuğa göreliğine bakarız. Metnin vermek istediği mesajı, teması, alt metni ve dil seviyesi hedeflenen yaş grubu için uygun mu, herhangi bir revizeye kapı aralıyor mu bunlara odaklanırız. Buradaki temel kriter çocuğa göreliktir. Eğer bunlar tamamsa, metindeki buluşları ele alırız. Yazarın kullandığı abartılar ve metaforlar yerinde mi? Buluşlar özgün mü yoksa intihal mi? Metinlerarasılık söz konusu olduğunda etkilenme oranı yüksek mi? Bu soruların cevabını taslak kitap boyunca sorgularız.

 

Bana göre çocuk metinlerinin olmazsa olmazı çarpıcı buluşlardır. Hangi edebî türden olursa olsun bir kitapta özgün metaforlar, dikkat çeken unsurlar olmalı. Kitabın dili, çocuğun evinde yahut okulda konuşulan günlük ifadelerden farklı olmalı. Çocuklara yazılan metinlerde, yazar okuruna didaktik bir üslupla seslenmemeli. Çocuğun kitabı okuyup çıkarımlarda bununmasına zemin hazırlanmalı. Örneğin bir kahramanlık öyküsü yazıldıysa, biz editörler metnin içinde kahramanlık kelimesinin geçmesini istemeyiz. Yazar bunu öyle bir yazmalı ki öyküyü okuyan çocuk; kahramanlık, cesaret, şecaat gibi erdemli davranışları kendisi çıkarımda bulunsun. Burada yine metaforlar ve imgesel söylemler devreye giriyor. Postacı filminde Pablo Neruda’nın meşhur repliğini hatırlayalım. Metaforu anlatırken şöyle diyor: Yağmur yağıyordu, demeyiz de gökyüzü ağlıyordu, deriz. Çocuklar bizim sandığımızdan çok daha zengin bir anlam dünyasına sahip. Onlar imgeleri, abartıları, buluşları çok severler.

 

Masal, şiir, öykü türünde pek çok eser kaleme aldınız, sizi en çok zorlayan kitabınız veya karakter hangisidir, neden?

 

Tam olarak zorlayan değil de kaygılandıran diyelim. Masal yazmak en rahat ettiğim alandır. Lakin Engelsiz Masallar kitabımı yazdığımda, okurdan dönüşler alana kadar kaygılandım. Çünkü böylesine hassas bir alana uzanmak oldukça sorumluluk istiyordu. Farklılıkları merkezine alan bir kitap, gerçekten farkındalık oluşturabilecek miydi? Bunun cevabını öğrenmem uzun sürmedi. Kitabın 3000 küsur adet olarak girdiği ilk baskısı altı ay içinde tükendi. Arka arkaya baskı yaparak binlerce sattı. Okurdan çok olumlu dönüşler oldu. Özellikle ebeveynler ve öğretmenlerden aldığım dönüşler benim en büyük motivasyon kaynağım diyebilirim. Kitabı yazma serüvenim de oldukça meşakkatliydi. Uzun süre özel gereksinimleri olan çocuklarla çalışmalar yapmıştım. Çocuklara okunan masallara baktığımda hemen hemen hepsinde kusursuz, mükemmel, eksiksiz, harikule kahramanlar… Neden bir masalda, göremeyen yahut duyamayan bir kahraman olmuyordu? Gerçek dünya böyle değildi hâlbuki. Masal yazmayı zaten çok seviyordum, o halde farklılıklar temasında da masal yazmalıydım. Bunu yaparken de kişi karakteri üzerinden değil doğadaki canlılardan ya da nesnelerden yola çıkmalıydım ki hiçbir farklı çocuk rencide olmasın. Eğri büğrü bir yumurtayı yazmaya başladım, down sendromlu çekik gözleri olan şirin bir civciv çıktı ortaya. Böylece gözleri görmeyen bir karınca, kanadının teki olmayan bir kuş, kabuğu yumuşak olan kaplumbağa derken on ayrı masalda on ayrı farklılığı ele almıştım. Üstelik de her masalın alt metninde iyilik, yardımseverlik gibi temalar gizliydi. Zamanla farkındalık masallarımla tanınmaya başladım. MEB özel eğitim çocuk dergisinde üç yıldır engelleri aşan masallar yazmaya devam ediyorum.

 

Öncü Bilim İnsanları serisi ile Biruni, İbn-i Heysem gibi bazı önemli bilim insanlarını çocuklara tanıtan eserler kaleme aldınız. Bu eserlerin çocukların kişilik gelişimine olan katkıları sizce nedir?

 

Öncü Bilim İnsanları serisinde beş kitabın yazarı, 50 kitabın da editörü olarak söylemeliyim ki bu proje çok büyük bir ihtiyaçtan doğdu. Günümüz çocuklarının ufkunu açacak, onların zengin düş güçlerine rehberlik edecek bilim insanlarımız var. İslam medeniyetinin, asırlar önce bilim dünyasına yön veren, bilimsel çalışmalara ışık tutan âlimlerini günümüz çocuklarının yakından tanıması büyük bir önem arz ediyor. Salt çocuk yazını olmamakla birlikte çocuk edebiyatı kriterlerine göre hazırlanmış olan biyografik öykü serisi çocuğu içine çekecek bir kurguya da sahip. Geçmişini bilmeyen geleceğe sağlam adımlarla ilerleyemez, dolayısıyla çocuklar bizim kadim ve zengin bilim medeniyetimizi ne kadar çok tanırlarsa yeni icatlar yapmaya o kadar istekli olacaklardır. Cezerî, Biruni, İbn Heysem, İbn Batuta ve İbn Baytar adlı kitaplarım çocuğun hem kişilik, hem de zihinsel gelişimini doğrudan destekleyecek niteliktedir.

 

Ülkemizde ve dünyada çocuk kitaplarının yayınında ve satışında gözle görülür bir artış var, bu durum çocuk kitaplarının niteliksel özelliklerine de yansıyor mu, ne düşünüyorsunuz?

 

Genel olarak son on yılda gerek ülkemizde gerekse dünyada çocuk edebiyatı türlerinde niceliksel olarak ciddi bir artış olmuştur. Bu artışın birçok sebebi olsa da en belirgin olanı, okur talebidir. Çocuk okurların okullaşma oranı ve kitaba ulaşma imkânı arttıkça daha fazla kitap seçeneğine ihtiyaç duyulmuştur. Popüler algıdan da nasibini alan çocuk edebiyatı, bilhassa macera temalı romanlar alanında çocuk kitapları mecrasını genişletmiştir. Bu durum kitapların niteliğini ister istemez etkilemiştir. Birçok yayınevinin aynı zamanlarda çocuk alanında kitaplar yayımlamaya başlaması bazı çeviri kitaplarda dil sorunlarını, bazı yerli kitaplarda da editöryal sorunları beraberinde getirmiştir. Elbette nihayetinde çocuk kitapları da bir nevi pazardır, burada her kaliteden eserler mevcuttur. Nitelikli okuma kültürüne önem veren ebeveynler çocukları için seçtikleri kitaplarda daha özenli davranmalıdır.

 

Günümüz çocuk kitaplarında dikkatinizi çeken problemler neler?

 

Günümüz çocuk kitaplarında en fazla dil ve buluş alanındaki eksiklikler göze çarpıyor. Resimli çocuk kitaplarında resim/ metin bütünlüğü de apayrı bir sorun. Çocuklar için yazılan kitapların bir kısmında estetik kaygının yeterince gözetilmediğini söylemek durumundayım. Çocuklar için çizilen resimler sanki daha basit olmalı gibi yanlış bir kavrayış hakim. Halbuki çocuk okurların muhatabı olan metin ve resimler daha özenli hazırlanmalıdır. Zira çocuk edebiyatında bir ürün ortaya koymak, yetişkin edebiyatına nazaran daha güçtür, daha zahmetlidir. Bir de son zamanlarda popüler/ moda kitaplar da oldukça yaygınlaştı. Wattpad gibi bazı dijital mecralarda ilk gençlik alanında yazılan metinler, okunma sayıları milyonlara ulaşınca yayınevleri tarafından kitap haline getiriliyor. Bu âdeta bir kültür zehirlenmesi. Biz yıllarca Saftirik adlı çeviri serinin çocuklarımıza verdiği zararları üzerinde söylemlerde bulunduk. Şimdilerde ise bazı yerli metinler benzer tehlikeleri içermektedir. Burada yayıncılara büyük görev düşüyor. Çünkü artık şunu anlamaları gerekiyor. Bir çocuk katkı maddesi içeren hazır yiyeceği seviyor diye ona her gün onu yediremeyiz. Çocuk yahut ilk gençlik çağındaki okurlar sığ kitaplardan hoşlanıyor diye sürekli popüler kitap basılamaz. 10 yaşındaki bir kız çocuğunun elinde bahsettiğim kitaplardan birini gördüm. Kitaba hızlıca göz attığımda âdeta şok olmuştum. Bir kızın, şiddete meyilli katil bir oğlana ilgi duymasını konu eden bir bölüm vardı kitapta. Kız çocuklarımızın büyüme yolculuğuna eşlik eden kitapların seçiminde daha titiz davranılması gerektiğini düşünüyorum. Ve çocukları her türden nitelikli eserlerle buluşturmak da boynumuzun borcu. Bir çocuğun, zihinsel, duygusal ve dil gelişiminde; roman, öykü, masal, deneme ve şiir gibi edebî türlerin rolü çok büyüktür. Bu bağlamda çocukları nitelikli kitapların farklı türleriyle buluşması yerinde olacaktır.

 

Günümüz çocuk kitaplarındaki sorunlardan biri de çeviri kitaplarda karşımıza çıkıyor. Burada atlanmaması gereken iki nokta var. Bunlardan ilki, çeviri kitaplardaki görsel ve metinlerin kültürümüzle ters düşecek unsurların yer alıp almaması. Toplum ahlakını zedelemeye yönelik öğelerin çeviri kitaplarda baskı öncesi ayıklanması lazım gelmektedir. Belli bir zaman diliminde telif hakları satın alınan bir kitabın üzerinde kültürümüzdeki hassasiyetlerin gözetilerek yapıldığı revizelerde karşı taraftan onay alınması icap eder. Bazı yayıncılar bu değişikliklere onay verirken, bazıları bir kelime değişikliğe bile tahammül edemez, böylece çeviri kitaplardaki aile değerlerini zedeleyen cinsiyetsizlik gibi popüler öğeler çocuk okurlarla buluşmuş olur. Bu konuda çok titiz davranılması gerektiğini düşünüyorum.

 

Günümüz çocuk kitapları veya yazarları arasında severek okuduğunuz veya takip ettiğiniz yazarlar var mı? Varsa kimler?

 

Günümüz yerli çocuk edebiyatı alanında severek takip ettiğim yazarlardan bazıları şöyle: Mustafa Ruhi Şirin, Behiç Ak, Melih Tuğtağ, Füsun Çetinel, Tuğba Coşkuner, Aytül Akal, Didem Demirel, Miyase Sertbarut, Salih Zengin, Melike Günyüz, Mavisel Yener, Şermin Yaşar, Zeynep Sevde, Ayşe Şeker Kılıç.

 

Çocuk Vakfı’nın 2022 Dünya Çocuk Hakları Türkiye Bildirisini siz yazdınız. Bildiri birçok devlet kurumuna gönderildi ve çocuk edebiyatı platformunda ses getirdi. Bu bildiride çocukların haklarını hangi konularda dile getirdiniz?

 

Evet bu sene bildiriyi yazma onuru ve ödevi bana verildi. Çocukların sesi olmak oldukça büyük bir sorumluluk istiyor. Çocuğa ve yetişkine çocuk gözüyle seslenirken çocukların yemek haklarının yanısıra bazı zor temalara da değinme ihtiyacı hissettim. Özellikle göç, cinsiyetsizlik, farklılıklar gibi konularda seslenmek gelecek nesiller için bir kayıt tutmak istedim. Bildirimize şahitlik eden herkese canı gönülden teşekkür ediyorum.

 

Ayşegül Sözen Dağ’ın heybesinde çocuklar için sırada ne var?

 

Birkaç masal dosyam yayınevinde çizim aşamasında, bir de üzerinde çalıştığım son şeklini vermek üzere olduğum şiir dosyam var. İlginiz için çok teşekkür ederim. Keyifli bir röportaj oldu.

 

BERDÜCESİ - Sayı: 5