BİR DÖNEM KADIN DERGİLERİ ÜZERİNE

 

Melek Demiröğen

 

Süreli yayınlar gerek içeriğini oluşturan yazınsal ürünlerle gerekse görsel-biçimsel iletileri ile yayınlandıkları dönemin sosyal, kültürel, siyasi gelişmelerine ışık tutan bir tür toplumsal bellek hüviyetindedir. Bu yönüyle süreli yayınlar adeta ulusların tarihi-toplumsal hafızasının bir yansımasıdır. Nitekim Cumhuriyet dönemi süreli yayın hayatı içerisinde yer alan kadın dergileri de yayınlandıkları dönemin kadın imajını yansıtmaları bakımından önem arz etmektedir. Bu dergilerde çoğunlukla, toplumsal ve ekonomik hayatta görünür olmanın yanı sıra Batılı hemcinslerinin sosyal ve bireysel yaşam tarzını örnek alan “çağdaş/modern kadın” idealize edildiği görülmektedir. Bu yönüyle kadının değişimi ve dönüşümü üzerinden Türkiye’nin modernleşme sürecinin temsillerinin okunabileceği bu dergiler genellikle toplumsal bir kadın sorununun var olduğu varsayımından yola çıkmışlardır. Derginin ideolojik duruşunu ise varsayılan kadın sorununa getirdiği çözüm belirlemektedir. Bu yönüyle süreli kadın dergileri bir takım dini, siyasi veya ideolojik görüşlerin temsilcisi olarak bir dönem yayın hayatını sürdürmüşlerdir. Süreli kadın dergilerini belli ortak ideolojik yayın politikaları çerçevesinde sınıflandırmak mümkündür.

 

Cumhuriyet dönemi kadın dergileri çoğunlukla sosyal hayatta mevcut bir takım kadın sorunlarını gündeme getirerek ortaya çıkmışlardır. Toplumsal hayattaki kadın sorunlarının çözümü bazılarına göre politik, bazılarına göre dini, bazılarına göre ise çözüm aşktır. Bu dergilerin bir kısmı, derginin yayın ve yönetim ilkeleri çerçevesinde oluşan ideolojik görüşlerine kadınları yönlendirme çabası içerisinde olmuşlar, bir kısmı ise kadınların toplumsal rollerinin benimsetilmesini sağlayacak biçimde eğitilmelerini amaçlamışlardır.

 

Çoğunluğunu feminist yayınların oluşturduğu kadın dergilerinin bir kısmı politik feminizm çizgisinde çözümler sunarken, ekserisi ise kadının toplumsal hayattaki görünürlüğünü artırma eğilimindeki aktüel dergilerdir. “Çağdaş” bir kadın olmanın yollarının gösterildiği bu dergilerde; Avrupa modasındaki gelişmelerin takip edilmesi, Batılı kadının ve hatta toptan Batı tarzı yaşam tarzının, bilhassa aile yapısının her yönüyle örnek alınması telkin edilmektedir. Kadınlar Âlemi(1940) isimli derginin “Kadın Dergisinin Ehemmiyeti” başlıklı çıkış yazısında “Eğer kadınlarımız İngiliz, Fransız kadınları gibi giyinmez, Avrupanın aile modasını takip eylemez, evini teşrif etmez, ve onların takip ettikleri hüsün hıfzıssıhhasına bilerek sarılmazsa hem gülünç bir mev’kie düşer, hem de milli hayatımızda gerilik başlar” ifadeleri ya da Moda Albümü(1936) adlı derginin çıkış yazısındaki “Moda Paris’ten çıkar. Başka hiçbir memleketten moda çıkmaz” cümleleri bu durumu açıkça göstermektedir. Bu dergilerin bir kısmının Avrupa’dan yayın yapması veya Avrupa ya da Amerika’da yayınlanan dergilerin devamı niteliğinde olması ise manidardır. Türkiye’nin modernleşme sürecine tanıklık eden bu dergilerde ideal kadın portresi olarak gösterilen Avrupalı hemcinslerinin her yönüyle örnek alınması telkin edilmekte; böylece kadının ve ailenin dönüşümü üzerinden, toplumsal ölçekte devam eden bir Batılılaşma hareketinin izlekleri okunmaktadır.

 

Kadının dış görünüşünü öne çıkaran bu tür feminist dergiler çoğunlukla moda kavramı etrafında kurgulandığından kadının varoluşunu giyim, güzellik, kişisel bakım gibi kavramlar üzerinden tanımlamışlardır. Bu dergilerde, içeriğindeki yazılı metinden çok reklam içerikli resim/fotoğraf ile kadını bir tür tüketim öznesi ve hatta tüketim nesnesi olarak görme eğilimi vardır. Bir yanı ile kadın, kadın oluşla verilen özgüvenle özneleştirilirken, kendini kusursuz hissetmesinin reklam içeriğindeki ürünle olacağı mesajıyla nesneleştirilmiştir. Dergi içeriklerinde, insan/kadın olarak kendini gerçekleştirme konusunda ilham verecek ya da derinlik katacak metinler ve içerikler az, öte yandan söz konusu metinler ve içerikler yüzeysel ve sığdır. Bu dergilerin pek çoğu modernliğin bir tezahürü olarak kadını modernleşmenin/Batılılaşmanın mihenk noktası görmüşler ve dolayısıyla kadına bütünlüklü bir bakıştan uzak kalmışlardır.

 

Politik feminist dergiler, çoğunlukla kadının toplumsal siyasi gücünü belli bir siyasi oluşuma yönlendirme çabası içerisinde olmuşlardır. Tarihi süreç içerisinde sol veya sağ siyasi bir ideolojinin savunucusu durumunda olan bu kadın dergileri “sosyalist kadın”, “kemalist kadın”, “cumhuriyet kadını” benzeri sloganlar üretmek suretiyle esasen kadının toplumsal sorunlarına çözüm üretmek yerine siyasi tercihine etki etmeyi amaçlamışlardır. Hatta Demokrat Kadın(1954), Kadın(1970) gibi bazı politik dergiler doğrudan herhangi bir siyasi oluşumun iktidara gelmesinin kadın kimliğini ve kişiliğini yücelteceğine dair ironik çözümler dahi sunmuşlardır. Politik kadın dergileri bu söylem ve yayın ilkeleri ile belli bir siyasi oluşumun yayın organı olarak işlev görmüş ve doğrudan kadının siyasi tercihine etki etmeyi amaçlayarak toplumsal düzeyde kadının sesi olmaktan çok, kadın üzerinden siyasi menfaat sağlama gayesi gütmüşlerdir.

 

Cumhuriyet sonrası kadın dergileri arasında sayıları az da olsa dini içerikli dergiler de mevcuttur. İslami yaşam tarzının kadınlara benimsetilmesinin amaçlandığı bu dergiler, aktüel kadın dergilerinin sunduğu “çağdaş kadın” söylemine ve dolayısıyla feminist harekete muhalif bir duruş geliştirmişlerdir. İslami içerikli kadın dergilerinden biri olan Kadın ve Aile(1985) dergisi, bu yayın politikasına uygun bir biçimde “Çağdaş Kadının Bunalımı: Feminizm” başlığı ile feminist söyleme karşı olan bu duruşunu bir anlamda sloganlaştırmıştır. Hanımların çıkardığı İslami neşriyatların az olduğu ve bu alandaki ihtiyacı karşılama iddiası ile yola çıkan dini içerikli kadın dergileri, çağdaş ve modern kadın profili olarak Batılı kadının örnek gösterilmesine karşı eleştirel bir yayın politikası benimsemişler oysa bu muhalif duruşa karşılık gelecek yeni ve yapıcı bir söylem geliştirememişlerdir. Aralarında politik söylemlerle din dilini bir araya getirerek ideolojik bir harekete dönüştürmeyi amaçlayan yayınların da bulunduğu İslami dergiler de bir anlamda feminist dergilerle benzer bir şekilde kadın meselesine yaklaşmış, öncelikle, kadını tümüyle paranteze alarak meseleye insan odaklı bakışı kaçırmışlardır.

 

Cumhuriyet dönemi kadın dergilerinin pek çoğu üzerinde derin izleri bulunan Feminizm, her ne kadar siyasi ya da ideolojik bir hareket olmasa da bir hayat tarzı ideolojisi olarak kadın meselesinde bir dönem söz sahibi olmuştur. Esasen Batı menşeili bir sosyal hareket olarak feminizm, kadına yönelik toplumsal bakışa tepki olarak doğmuş ve daha çok metropol kadınları arasında karşılık bulmuştur. Ancak bir hayat tarzı ideolojisi olarak feminizm de diğer yaklaşımlar gibi modern oluşun marazlarını taşımaktadır. Batının bireye bakışına paralel olarak, onu, kapitalist sisteme dâhil ederek özgürlük vaat etmiştir. Gençlik ve güzellik gibi salt dış görünüşe yönelik kavramlara, varoluşun tüm anlamlarını yükleyerek onu bir özne şahsiyet olmak yerine, tüketim çarkının bir dişlisi olarak görmüştür. Kadına yönelik toplumsal bakışa bir tepki olarak doğması nedeniyle, bir birey olarak kendini gerçekleştirmenin doğru ve geçerli alt yapısını oluşturamamış ve bunun sosyal hayatta görünür olma, ekonomik bağımsızlığını kazanmakla mümkün olacağını süreli kadın yayınları üzerinden savunmuştur. Oysa bu dergiler aracılığı ile idealize edilenin aksine, özne bir şahsiyet olarak kadın; modernitenin dayatmalarından olabildiğince uzak, kadın oluşu ile barışık, geleneği derin bir hayat tecrübesiyle yorumlayarak kendini gerçekleştirmenin yol ve yöntemlerini bulmalı ve bu çerçevede kendi değer dünyasını oluşturmanın imkânlarını aramalıdır.

 

BERDÜCESİ - Sayı: 1