EDEBİYATIN KARANLIK YÜZÜ: YERALTI EDEBİYATI

 

Son yıllarda gençlerin ilgisini çeken ve popüler edebiyatın içinde daha çok yer almaya başlayan yeraltı edebiyatı, aslında 19. yüzyılın ortalarında ortaya çıkmıştır. Ele aldığı konular açısından edebiyatın belki de en karanlık yüzünü oluşturmaktadır. O kadar ki bu edebiyatın “tanımlanmaya karşı refleksel bir tepki göstermesi” de yeraltı edebiyatının belli bir tanımını yapma ve yazarlarını belirlemeyi güçleştirmektedir.

 

20. yüzyılın başında Charles Bukowski ile tanınır hâle gelen yeraltı edebiyatı, son yıllarda Chuck Palahniuk’un Dövüş Kulübü eserinin sinemaya uyarlanmasıyla daha çok ilgi çekmiştir. Kaçışın, hesaplaşmaların görüldüğü mekânı temsilen yeraltı kelimesiyle anılan ve bir alt tür olan bu edebiyat eserlerinin en önemli özelliği, diğer yazın türlerinden farklı olarak sanatta otoriteye, kurallara karşı bir duruşunun ve tavrının olmasıdır. İçerik, dil, yöntem ve üslup gibi unsurlar, başka eserlerde karşımıza nadiren çıkan bir tarzdadır. İsyan, suskunluğunu bozma, birçok kimsenin dile getirmek istemediği veya getiremediği konuları işleme gibi anlayışlar, bu edebiyatın temel çıkış noktasıdır. Kahramanları; bağıran, küfreden, acılarını isyanla dışa vuran yeraltı tipleridir. Bu tipler; kaygı, bilinç bulanıklığı, hastalık korkusu, cinsel sapkınlıklar yaşayan, madde bağımlısı, ani duygusal geçişleri olan, anti-sosyal kişilerdir. Bu nedenle kurgu, kahraman merkezlidir çünkü toplumsal meseleler yer üstünün konusudur. Sokak jargonuyla, argoya dayalı bir dille yazılan yeraltı edebiyatının okur kitlesi de bu dili konuşan, en azından bu dile aşina veya bu üsluba olumsuz yaklaşmayan bir kitledir. Yeraltı edebiyatı eserlerinin polisiye roman, cinayet ve detektif romanı gibi ürünlerle ilişkilendirilmesi bu alt türün özgün bir yere ve kuramsal bir yapıya sahip olmasının önünde engel teşkil etmektedir.

 

Yeraltı edebiyatının ortaya çıkış sürecinde aslında bir gençlik hareketi olan Beat Kuşağı’nın etkisi kaçınılmazdır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra karşımıza çıkan, Jack Kerouac’ın kurduğu bu grup; meteliksiz,başıboş anlamlarına gelen “beat” kelimesiyle kendilerini ifade ederler. Bu farklı düşünce ve yaşam biçimi, savaşın ardından toplumda ortaya çıkan umutsuzluğun bir sonucudur. Her türlü düşünce kalıplarının ve duyguların dışında kalmayı isteyen bu gençler, uyuşturucu ve alkolle kaybolmak ister. Diğer taraftan bir yere bağlanmadan yaşama, köksüzleşme, sorumluluk almama gibi sözde özgürleşmeyi savunurlar. Egzistansiyalizmle birlikte görülen “bunalım edebiyatı”, bu gençlik hareketinde daha uçlarda yaşanan bir isyanı yansıtır. Bunalım veya yabancılaşma olarak tanımlanan edebiyatta zorlanan, sıkışan, ezilen ve bastırılan birey burjuva ahlak anlayışına karşı çıkarak kendilerini çevreleyen dünyadan duydukları nefreti ifade ederken Beat Kuşağı, sanatta ve edebiyatta sınırsız yol olduğu düşüncesinden hareketle yaşam biçimlerine ve toplumun geleneksel değerlerine başkaldırır. Bir nevi postmodernizmin yolunu açan bir hareket olarak görülebilir; çünkü hayatı anlamlandırma, bütün edebî düşüncelerin temelinde yatan bir arzudur. Bu düşünceler Kerouac’ın Zen Kaçıkları adlı romanında şu sözlerle ifade edilir:

 

İçimde bir tedirginlik, sınırı geçiyorum ve El Paso’dan geçip tren istasyonundan sırt çantamı alıyorum; içim rahatlayıveriyor. Gene o üç mili tepip kumluğa varıyorum; ay ışığında kolay oluyor yolumu bulmam ve tırmanıyorum çizmelerimle rap rap diye giderek… Japhy’den dünyanın ve kentlerin mihnetlerini bir yana fırlatıp kendi gerçek ve saf ruhumu bulmayı öğrenmiş olduğumun farkına varıveriyorum. Tek gereksinimim işte bu sırt çantam.

 

1957 yılında yayımlanan ve Kerouac’ın yakın arkadaş çevresiyle ABD’yi bir baştan bir başa dolaşmasını anlatan Yolda romanı, gençler üzerinde büyük etki bırakır, ardından Kerouac’la birlikte Willliam S. Burroughs ve Allen Ginsberg de bağımlılık, eşcinsellik temalarının ağırlıklı olduğu kitaplar yazar. Yeraltı edebiyatını kuran bu isimlerin “…felsefeleri tabii ki sadece kendini var etmek adına değil, toplumu da içine almış bir felsefeydi. Bunun doğal sonucu olarak da kadın erkek ayrımcılığından ırkçılığa, toplumsal eşitsizlikten sınıf ayrımcılığına, eşcinsel ve zencilerin dışlanmasından kadınların cinsel özgürlüğüne kadar pek çok konuda bir karşı duruş oluşturmuşlardı. Topluma sundukları öneri ve kendi yaptıkları ise dünyayı kasıp kavuran yoğun tüketimi reddetmek, daha fazla sanat ve meditasyondu.”2 Charles Bukowski ise yeraltını edebiyatını yer üstüne çıkaran şair olarak anılır. Gördüğü baskı nedeniyle babasına düşman olan ve sokaklarda yaşayan Bukowski, bu hayatı edebiyatına da yansıtır

 

Dünyada yeraltı edebiyatının kaynakları Gotik edebiyata kadar uzanırken Türk edebiyatında 1980 sonrası görülmeye başlar. Farklı anlayış ve yönelimlerin görüldüğü bu dönemde, “bastırılmışın geri dönüşü” yaşanır.3 Kolay hazırlanması ve maliyeti düşük olması nedeniyle tercih edilen fanzinler, sesini duyurmak isteyen gençler için bir yayın aracı olur. 2000’li yıllarla birlikte popülerliği artan yeraltı edebiyatının, bu süreçte varoluşçu eserlerle karıştırıldığı görülür. Bu nedenle bu ayrımı yapmak için eserin başkaldırı sergilediği alanların tespit edilmesi gerekir. İçerik olarak uyuşturucu, farklı cinsel tercihler, dışlanmış insanlar gibi konuları eleştirel bir bakış açısıyla ele alan, farklı zaman dilimlerini ve halüsinasyonlarla gerçekleri iç içe geçiren, edebî bir metinde rahatlıkla kullanılmayan kelimeleri ve sokak jargonu kullanan metinler yeraltı edebiyatı ürünü kabul edilir.4 Hakan Günday’ın romanlarının yanı sıra son dönemde yeraltı edebiyatı, fanzinler aracılığıyla yerini korumaya çalışmaktadır.

 

Okur kitlesini çoğunlukla gençlerin oluşturduğu yeraltı edebiyatı ürünleri, çalkantılı bir dönem olan gençliği ve bu dönemde yaşanan birçok duyguyu kapsaması sebebiyle gençlerin ilgisini çekmeye devam ediyor. Gençlik eserlerinin gençlerin düşünce ve hayal dünyalarını zenginleştirecek, gençlerde güzel duygular uyandıracak nitelikte olması gerektiği görüşünün aksine, yeraltı edebiyatı sıra dışılığı, alkolizmi ve cinselliği işleyen, derininde sadizm düşüncesinin yer aldığı dışa vurum edebiyatıdır. Bu edebiyatının böylesine kabul görmesi ve gençlerin bu türe yönelme sebepleri ayrıca üzerinde durulması gereken bir meseledir.

 

Aliye Uslu Üstten 

 

BERDÜCESİ - Sayı:10