KADİMLİĞİN GÖLGESİNDEN ÇOCUKLUĞUN MASUMİYETİNE:

ABDULLAH HARMANCI’NIN ÇOCUK KITAPLARINA DAIR BIR DEĞERLENDIRME

 

Melek Demi̇rdöğen

 

Abdullah Harmancı çağdaş Türk öykücülerinden biridir. Son çeyrek asra yaklaşan yazarlık çabasında, otuza yakın basılı eserle döneminin en üretken yazarlarındandır. Harmancı, yazı hayatına süreli yayınlarda yazı ve şiirler yazarak başlar. Dergâh, Kırklar, Okur, Hece gibi ulusal dergilerin yanında Konya’daki yerel gazete ve dergilerde de şiir, öykü ve edebiyat yazıları kaleme alır. İlk öykü kitabı Muhteris (2002)’ten bugüne yirmiye yakın çocuk ve yetişkin öykü kitabı ile Harmancı’yı öykücü olarak nitelemek yanlış olmaz. Yazar, 2007 yılında, Yerlere Göklere adlı hikâye kitabı ile TYB öykü ödülüne de layık görülür.

 

Yazarın öyküleri, çoğu zaman okurun his, duygu ve düşünce dünyasına seslenir. Kurmacanın imkânlarıyla anadilinin zenginliğini, kendine has üslubuyla harmanlayan yazar, kendi poetikasını oluşturabilmiş nadir öykücülerden biridir. Yazarlık deneyimlerini ortaya koyduğu Kurmacanın Büyülü Sureti ve Kurmaca Kimden Yana isimli kurmaca üzerine düşünen kitapları da mevcuttur.

 

Son birkaç yıldır üst üste yayınlanan çocuk kitapları yazarın edebi birikimlerinin, kaleminin ustalığının ve çocuğa dair duyarlılıklarının kıymetli bir verimi olarak görülebilir. Edebiyat tarihimizde, kendi poetikasını oluşturabilmiş usta yazarların yazdığı çocuk kitapları edebiyatımız adına sevindirici bir yekûnu teşkil edecek kadar çoktur. Bu eserlerin hâlen çocukların zevkle okudukları, çocuğun dil ve düşünce dünyasına seslenen eserler olduğu da düşünüldüğünde Harmancı’nın çocuk kitapları yazma serüveni, çocuk duyarlılığının yeni bir yüzü olarak görülebilir.

 

Yazarın pek çoğu öykü türündeki çocuk kitapları, çocuğun sınırsız hayal gücüne seslenen, ironik ve fantastik unsurlar taşıyan hikâyeler içerir. Kitaplarında kurmacanın gücünü türün kalıplarıyla sınırlandırmaz. Kimi öykülerinde yazar, masalsı bir pencereden okura göz kırparken kimi öykülerinde şiirle coşan bir ırmağın sesini duyurur. Çocuğun sınırsız hayal gücü çoğu zaman fantastiğin imkânlarıyla yakalanır. Hayal atını çocuk ruhunun derinliklerinde doludizgin koşturur. Yazarın çocuk kitapları çocuğa duyurdukları bakımından da oldukça geniş bir yelpazeye sahiptir.

 

Rüzgârla Fısıldanan Bilgelik Hikâyeleri: Hışırtı Avcısı

 

Abdullah Harmancı, çocuk kitaplarında, bilgiyi hikâye etmek yerine bilgeliği karakterize eder. Bazı hikâyelerinde insanı ve tabiatı okuyabilen, kâinatın sırrına vakıf olabilmiş bilge karakterler görürüz. Bu karakterler aracılığıyla yazar, çocuklara görülmeyeni görmeyi, hissetmeyi, zaman zaman empati kurmanın önemini ve yöntemlerini aktarır. Çocuk için büyümenin yollarında insani bir kemâlâtın işaret taşları döşenir. “Bildiğimiz dilden başka diller vardır gönlümüzde. Yeter ki yerini bilelim.” Yazar’ın 2020 yılında yayınlanan ilk çocuk kitabı olan Hışırtı Avcısı’nda yazar, karakterler aracılığı ile çocukları merak etmeye, soru sormaya, araştırmaya teşvik eder. Bu kitapta gönül gözü açık, ruhunun derinliklerinde olanı çıkaran, ince bir bilgelik sırrını fısıldayan karakterler mevcuttur.

 

Hışırtı Avcısı kitabının içerisinde geleneksel anlatı tekniklerinin de yer verildiği toplam yedi hikâye bulunur. Bu hikâyeler, kitabın çocuk kahramanları olan Şebnem ve Şeref ’in anneleri tarafından bırakıldıkları, komşuları Nalan Teyze’nin eşi Ramiz Amca’nın dilinden aktarılır. Ramiz Amca, zaman zaman, büyüklerinden dinlediği hikâyeleri mahallenin çocuklarına anlatan Haran Kafa’ya dönüşür. Haran Kafa esasen geleneksel kültürümüzün kuşaktan kuşağa aktarılmasında önemli bir yer tutan geleneksel hikâye anlatıcısından başkası değildir. Öyle ki Haran Kafa’nın hikâye anlattığını duyan çocuklar televizyon izlemeyi veya sokaktaki oyunlarını dahi bırakarak onu dinlemeye koşarlar.

 

Kitabın ilk hikâyesi olan Kalp Gözü, kâinatın sesini/soluğunu duymaya, hissetmeye çalışan Sümbül Ağa’nın hikâyesidir. Sümbül Ağa, aklına takılan soruların cevaplarını merak eden, araştıran ve bu soruların cevaplarına ulaşana kadar onunla meşgul olan bir karakterdir. Birgün Sümbül Ağa, evinin penceresinin camından gördüğü dişbudak ağacının içinden neler geçtiğini merak eder ve günlerce bu soruyla meşgul olur. Ağaçların, kuşların, kelebeklerin, sokaktaki kedinin neler hissettiğini bilmek ister ve “Allah’ım, gönül gözümü aç!” diyerek Allah’a yalvarır. Gülün yapraklarından, meşe ağacının kabuğundan, bahçesindeki çiçeklerden gelen sesler artık Sümbül Ağa’ya ayan olmuştur. Sümbül Ağa’nın bakışları ve cümleleri artık birer bilgelik sırrına dönüşmüştür.

 

Kitaba ismini veren Hışırtı Avcısı, mahalleye yayılan, kayısı ve armut gibi ağaçların, rüzgârın esintisiyle çıkardığı sesleri teybe kaydeden bir ağaç aşığı, şair Hatip Amca’nın hikâyesidir. Mahallede yaşayan çocuklar, şimdi yerlerinde apartmanların bulunduğu bu ağaçların çıkardığı hışırtıların peşinden yıllar öncesine yolculuk ederler. Hatip Amca da Sümbül Ağa gibi tabiatın sesine kulak veren, gönül gözü ile kâinattaki gizli sırları bilmeyi, görmeyi arzu eden bir bilge karakterdir.

 

Her çocuk bilgelik sırrını içinde taşır. Hikâyede merak, araştırma, sorgulama, eleştirel düşünme, bilgiye/hikmete ulaşmada bireysel çaba ve gayreti sembolize eden Sünbül Ağa’nın hikâyesi esasen kıssadan hisse mahiyetinde bir bilgelik hikâyesidir. Abdullah Harmancı’nın ifadesi ile bu hikâyeler birer keramet hikâyeleridir. Kerametleri ise ancak kâinatın sesine kulak verenler işitilebilir. Buradan beşerden insanlığa giden bir yol açılır çocuk muhayyilesinde.

 

Şehirlerin/Mekânların Ruhu: Bir Şehir Kalbimi Çaldı

 

Şehirlerin ruhu vardır; şehirlerin ruhuna sirayet eden mekânlar, şahıslar, olaylar, destanlar, hikâyeler vardır. Hikâyeler dilden dile dolaşır; şehirlerin sesine kulak verenler onların hafızası olan mümtaz şahsiyetlerin hikâyelerini de işitebilirler. Bir Şehir Kalbimi Çaldı, Harmancı’nın 2022 yılında yayınlanan son çocuk kitaplarından birisi. Bir Şehir Kalbimi Çaldı şehirlerin ruhu olan mekânların, olayların, tarihi şahsiyetlerin, dilden dile dolaşarak günümüze kadar gelmiş efsane, menkıbe veya destansı hikâyelerinin anlatıldığı bir çocuk kitabıdır. Eserde yer alan, on iki başlık altında toplanan bu hikâyelere Harmancı’nın ifadesi ile keramet hikâyeleri demek yanlış olmaz. Konya’da bulunan Alaeddin Tepesi’nin tarih öncesine dayanan efsanevi hikâyesi, Manisa’da bulunan Ağlayan Kaya’nın hikayesi, Hz. Hüseyin’in şehadetinin yasını simgeleyen bir imge olarak, çeşmelerinden su akmaması için yaptırılan Nakş-ı Dil Valide Sultan Çeşmesi, hikâyesi ismiyle müsemma Sanki Yedim Cami, kedi sevgisi ile nam salmış Pir Esat Sultan’ın kabrinin bulunduğu Pisili Sultan Cami ve Türbesi ise kitapta yer alan, çocukları hayrete düşürecek hikâyelerden bazıları.

 

Bir Şehir Kalbimi Çaldı, çocukları içinde bulundukları şehirlerin, gezdikleri veya gördükleri mekânların ruhunu hissettirmeye, gönül dilini duymaya ve anlamaya çağırır. Harmancı’nın çoğu çocuk kitabında olduğu gibi bu kitabında da geleneksel anlatıların izini sürdüğünü görmek mümkün. Çocukları da bu anlatıları duyurarak gözle gördüklerinin ötesindeki görünmeyeni görmeye ve hissetmeye çağırır.

 

Çocuk ve Kitle İletişim Araçları: Dağın Kalbi Güm Güm Eder

 

Harmancı’nın çocuk kitaplarında, televizyon, internet ve sosyal medya gibi modern çağın kitle iletişim araçları, sosyal hayatı kuşatan ve çocuğu/çocukluğu değiştiren/ dönüştüren yanıyla kimi zaman hüzünlü kimi zamansa ironik bir biçimde yer alır. Popüler kültür unsurlarının bireyin hayatındaki neredeyse vazgeçilmez olan konumu, yazarın hikâyelerinde çocuk gözünden sorgulanır.

 

Yazarın 2020 yılında çıkan Dağın Kalbi Güm Güm Eder kitabında yer alan hikâyeler, kitle iletişim araçlarının, genelde bireyin özelde ise çocuğun duygu ve düşünce dünyasını ne denli görmezden geldiğini, ne kadar yüzeysel bir tanıma ve anlama yoluna gittiğini göstermesi bakımından tematik bir okumaya açıktır. Yazar güncel meselelere çocuksu bir pencereden bakarken kimi zaman ironik bir durum da ortaya çıkar. Kitabın ikinci ve üçüncü hikâyelerinde televizyon izleyicisi için ancak popüler ve sansasyonel olanın kayda değer olduğunu vurgular. Uyuyan Çocuk hikâyesinde sokakta yırtık pırtık bir kanepede uyuyan çocuğun üzerinden spekülasyonlar yapılır günlerce. Televizyonlar, dernekler, tartışma programları derken ülke gündemini meşgul eder bu durum. Nihayetinde çocuk uyanıp da televizyon başındaki evlerin kapısını çalıp karnının aç olduğunu söylediğinde ise tüm kapılar yüzüne kapanır. Tv programlarının da artık uyumayan “uyuyan çocuğa” ne ilgisi ne de merhameti vardır artık. Gördüğü manzara karşısında çocuk yeniden uyumaya başlar.

 

Şarkısını Unutan Kuş kitabındaki aynı isimli hikâye de benzer şekilde, kitle iletişim araçlarının sorunları çözmek yerine olayları manipüle ederek insanları oyaladığını gösteren hikâyelerden biridir. Toplumun ve ailenin televizyon, sosyal medya karşısındaki bu tutumu çocukta bir anlam ve değer kaybına yol açmaktadır. Yazar, hikâyelerinde çocuğun kaybolan anlam ve değer dünyasını kökü geleneğe uzanan tohumlarla yeşertmeye çalışılır. Özetle Harmancı, geleneğin büyük hikâyesinden ilham alarak, çocukluktan büyümeye giden yolda insanın fıtratındaki varoluş nüve ve neşvesini işaret eden çocuk metinleriyle yarına kalacak yazarlarımızdandır.

 

BERDÜCESİ - Sayı: 7