KUŞLARIN ŞEHRİYAR’A AĞIDI

 

Üç yüz dokuz yılda bir uyanıyorum mağaradan, cadı kaynıyor kazan.

Baharına kurşun yağmış vatanımın, yazına hasret, sana gurbet.

Islanmışsın, ne olmuş sana da kara taşın nidasına karalar bağlamışsın.

Kavuşmak mevsiminde yollar ihalelerle nikâhlı, zor oyunu betonlar…

Çöller kum adedince rüya, denizler bade, gözlerin şiir, öyleyse geçelim.

Bir çırpıda Allah’ın hükmü açık, kapalı kapılara, ham makamlara.

Dava için gelmemişsek hele cihana, niçin kırgın bakıyorsun kanatlara?

 

Ben bir kalem darbesiyle ölmezdim Şehriyar, bir bakışın olmasa.

Bildiğim, bilmediğim bütün masallar ülkesinin padişahısın, refahım.

Dağ şefkati doğuruyor, çiğdemler baharı, gökyüzü gözlerini…

Eyüp sabrı okunuyor suskun kaldırım taşlarından, acelemiz var!

Yetişmesi gereken evraklar, projeler, seminerler, gerekçeler, deliller…

Kırmızı ışıklı parkur hazır, masallar diyarında unutuyorum aşkı.

Açık hava müzesinden emanet ahuları geçiriyorum cihazlardan.

Doğa harikası yapay göller, sanal gösterilerle jet uçuşa hazırım.

Tırpanlanan günahlar, şarkı söyleyen kuşlar, uzak dursun lambalar.

Bu karanlık böyle iyi, kilim dokuyorum sevdanın renklerinden.

 

Dünya mışıl mışıl uyuyorken nasıl da çok uzak yanımdasın Şehriyar!

Kelimelerim göklere süzülüyor yağmurla, servi yaprakları sayfalara…

Roma’yı yakan yakana, kuşların serenadı Kudüs’ün kandillerine ayna.

Anka’nın şefliğinde korodaki kuşlar, simurg ve soloda bülbül hatırına.

Söyle Şehriyar, köle miyim, azatlı mı, bergüzarım, taş mıyım gül mü?

 

YASEMİN KAPUSUZ

 

BERDÜCESİ - Sayı: 3