OSCAR WILDE:

MARJİNAL BİR LONDRALI READING ZİNDANINDA

 

Hatice Mert Yunak

 

Bir gece vakti ustura ansızın keser kadının boğazını. Ilık ılık akan kan âşık adamın gözlerindeki öfkeyi yasa çevirir. Titreyen eller son kez okşar güzel kadının saçlarını. On altı gün sonra gerçekleşecek idamını bekleyen katil, sevdiği kadını nasıl öldürdüğünü anlatır Reading Zindanı’ndaki Oscar Wilde’a.

 

Hapishane koğuşunda onu dinleyen Wilde, bu hazin aşk hikâyesini bize Reading Zindanı Baladı’nda anlatır;

 

 

Herkes öldürebilir sevdiğini

Kimi bir bakışıyla yapar bunu,

Kimi dalkavukça sözlerle,

Korkaklar öpücük ile öldürür,

Yürekliler kılıç darbeleriyle!

 

Kimi gençken öldürür sevdiğini

Kimileri yaşlı iken öldürür;

Şehvetli ellerle öldürür kimi

Kimi altından ellerle öldürür;

Merhametli kişi bıçak kullanır

Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.

 

 

Cumartesi sabahları Londra’nın oldukça merkezî ve popüler semtlerinden biri olan Chelsea’de başlıyor Oscar Wilde turu. Wilde’ın okurları ve sevenleri şairin müze olmuş evini, arkadaşlarıyla gittiği kafeleri, devamlı müşterisi olduğu oteli, ardından ayak izlerini bıraktığı semtleri tek tek gezerek Oscar Wilde’ı tanımaya çalışıyorlar.

 

19. yüzyılın başarılı oyun yazarı ve şairlerinden olan Wilde, diğer Londralı yazarlar gibi yaşamının büyük bir kısmını bu şehirde geçirmiş. Daha çok Dorian Grey’in Portesi isimli felsefi romanıyla tanıdığımız şair ve yazar, romanın içine kendi yaşamından izler bırakarak inişli çıkışlı hikâyesini aktarır bizlere.

 

OXFORD’TAKİ SANATSAL ZEKÂ

 

Aslen İrlanda doğumlu oyun yazarı, romancı ve şair olan Oscar Wilde; cerrah bir baba ve şair bir annenin oğludur. Oscar Wilde başarılı eğitim hayatını Oxford Üniversitesi’nde devam ettirir. Cesur ve kendinden emin marjinal kişiliğini zamanla ön plana çıkarmaya başlar. Tabii giderek tepkileri üzerine çekmeye başlar. Üniversitedeki odasını çeşitli çiçeklerle donatarak estetik ve güzelliğe olan düşkünlüğünü dile getirmesiyle hızla kendisi gibi entelektüel ve sanatçıların bir araya geldiği buluşmalarda popüler olmaya başlar.

 

Mezuniyetinden sonra yaşamının on yedi senesini Londra’da geçiren Wilde, gerek yazdığı oyunların ilgi çekerek başarıya ulaşması gerek sosyal hayattaki girişkenliği ve renkli kişiliği sayesinde Londra entelektüel çevrelerinin aranan ismi olur.

 

Ünlü İngiliz yazarlarından John Ruskin ve Walter H. Pater’den etkilendiğini belirtir. Sanatın sanat için olduğunu, hayatın içinde sanatın estetiği ön plana çıkarması gerektiğini savunur. Bu yüzden İngiliz edebiyatındaki estetizm akiminin en güçlü savunucularındandır. 19. yüzyılın erken dönemlerinde Oscar Wilde, zekâsı ve gösterişli kişiliğiyle sosyal ve sanatsal çevrelerde kendini kanıtlar.

 

Lady Windermere’in Yelpazesi Oscar Wilde’ın yayınlanan ilk komedi oyunudur. 1892’de Londra St. James Tiyatrosu’nda oynanan komedi oyunu kocası tarafından aldatılan bir kadının içine düştüğü gerçeklerle yüzleşmesini konu alan satirik bir oyundur.

 

İdeal Bir Koca, Kutsal Metres, Önemsiz Bir Kadın adlı diğer oyunları da şaire büyük başarı kazandırır. Victoria Dönemi’nin muhafazakâr ahlaksal tutumlarını ve ikiyüzlü elit tabakayı eleştiren oyunları kaleme alarak toplumsal eleştirilerini cesurca yansıtır.

 

Anarşist dünya görüşünü savunduğu Sosyalizm ve İnsan Ruhu isimli kitabında, kapitalizmin insanların sosyal hayatlarında içine düştükleri değersiz tutumlar ve yaşam biçimlerini eleştirir. Fakirliğin sebep olduğu her türlü sorunları ortadan kaldırmanın gerekliliğini savunurken öte yandan insanın kapitalizm etkisinden kurtularak kendisinin ve yeteneklerinin keşfinin önemi üzerinde durur. İnsanların daha çok duygularına önem vermeleri ve hayatlarını bu değerleri geliştirerek yeniden düzenlemeleri anlamında öğütlerde bulunur.

 

DORIAN GREY’İN KARANLIK YÜZÜ

 

Wilde’ın 1891 yılında yayınlanan felsefi romanı Dorian Grey, İngiltere’de büyük tepki çekmesine sebep olur. Okuyanların bildiği gibi haz ve güzellik düşkünü ana karakter Dorian Grey gençliği ve güzelliğinin kaybolmaması için bir tablo yaptırır, kendisi yerine bu tablonun yaşlanmasını diler. Bu dileğinin giderek gerçekleştiğini tablodaki portrenin yaşlanarak çirkinleştiğini fark eden Grey, birçok günah işlediğinin farkındadır ve bu suçların çirkinliğini tablodaki yüzde görür.

 

Bu felsefi romanda insanların içindeki karanlığa, günah ve suçlara eğilimin doğallığına vurgu yapar. Fantastik tarzda kurguladığı romanı bir yandan büyük ilgi görürken öte yandan ahlak kurallarını bozmaya, halkı ahlaksız yaşama teşvik ettiği düşüncesiyle suçlanır.

 

Oscar Wilde, Londra’da yasadığı süre boyunca sergilediği hayat tarzının toplumsal normlarla uyuşmaması yüzünden her zaman mercek altında kalır. Uzun yıllar süren suçlamalar sonucunda ‘ahlaksızlık suçu’ nedeniyle İngiltere’deki Reading Zindanı’na gönderilir. Wilde burada tanıştığı, hayat hikâyesini dinlediği suçluları ve hapishanenin ağır şartlarını, ceza sistemini konu alan Reading Zindanı Baladı şiirini yazar. Tutuklu olmasına rağmen ülkede tekrar büyük gündem yaratır. Hapishanedeki süresi dolan Wilde, Paris’e sürgüne yollanır ve bir daha İngiltere’ye geri dönemeden menenjit hastalığı sebebiyle Paris’te yaşama veda eder.

 

Günümüzde Reading Zindanı İngiliz Adalet Bakanlığı tarafından satışa çıkarılınca Wilde okurları ve edebiyatseverler bu fikre tepki göstererek Reading Hapishanesi’nin, Wilde ve edebiyat adına bir kültür simgesi olarak kalması fikrini savunurlar.

 

BERDÜCESİ - Sayı: 7