ŞEYMA SUBAŞI İLE SÖYLEŞİ: RÖPORTAJ BENİM İLK GÖZ AĞRIM

 

1. Edebiyat yolculuğunuzu öykü kitaplarınız, söyleşileriniz ve genel yayın yönetmenliğini yürüttüğünüz Butimar Dergisi sayesinde takip ediyoruz. Şeyma Subaşı bu işlere ne zaman ve nasıl başladı?

 

Okumayla iletişimim ve edebiyatla alakam ilk defa lise yıllarında başladı. Ancak yazmaya başlamam ise daha ziyade üniversite yıllarına dayanır. Öncelikle başörtü sorunu sürecinde hayatı ve fikrî konuları anlamlandırma çabam esnasında okuma şevkim arttı. Ardından okuduğum ikinci üniversitede yazmayla ilgili ilk denemeleri yaparken buldum kendimi. İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi’ndeki okul dergimiz Tereke yanında birçok merkez dergiye cesaretle eser gönderiyordum. Aldığım olumlu cevaplar ve övgüler beni bu yönde teşvik etmeye başlamıştı bile.

 

2. “Soru Sormak Güzel Geliyor” adlı kitabınızda ünlü yazarlarla yaptığınız söyleşileri bir araya getirdiniz. Lise yıllarınızdan beri bu meseleye kafa yorduğunuzu, emek verdiğinizi görüyoruz. İyi yazarlarla sohbet etme şansı yakalamak, onlardan kendi hikâyelerini dinlemek edebiyat yolculuğunuza neler kattı, biraz bahseder misiniz?

 

Soru Sormak Güzel Geliyor adlı kitabımın ön sözünde de ifade etmiştim. Hayatın sorularından ve sorunlarından kaçmak gibiydi benim için yazmak. Yeni sorulara ve yeni cevaplara ulaşmak, o cevaplarda kendi tesellimi bulmak gibiydi. Bu yüzden iyi yazarlarla sohbet etme şansını yakalamak, kalbimi ve beni büyüten bir şey oldu her zaman. O cevaplarda kendi tesellimi buldum, ifade ettiğim gibi.

 

Bu ilk ciltte hikâye ve roman yazarları başroldeydi. Nasipse Eylül’de çıkacak ikinci ciltte şairler başrolde olacak.

 

3. Söyleşi, muhatabın yalnız şahsını değil eserlerini de tanımayı, özümsemeyi gerektiriyor. Şeyma Subaşı, kitabında yer alan söyleşilerin öncesinde nasıl bir hazırlık süreci geçirdi?

 

Genelde eser merkezli ve eleştiriye kapı aralayan söyleşiler gerçekleştirdim. Yazarların tüm eserlerini okumadan onlarla görüşmüyordum. En önemli kıstasım buydu galiba. Bu da söyleşiyi güçlü kılıyordu. Hem o yazarla ilgili literatürü tarıyordum, hem de eserlerinden damıttıklarımla sorular yöneltmek o söyleşileri başarılı kılıyordu.

 

4. Taylar Güzel Kaval Çalar ve Çiçekli Bir Gülümseyiş adlı iki tane öykü kitabınız var. Öykülerinizde yaşantınızın izlerini, mesleğinizi ve edebiyat aşkınızı görür gibi oluyoruz. Tanpınar, yazma ilhamını uzaklarda arayan, bunun için köy, kasaba gezen birinin vehme kapıldığını, yazarın önce kendi içinden başlayarak kendisine yaşama aşkı veren ümitleri, gördüğü manzaraları anlatması gerektiğini belirtiyor. Sizce yazarın eserine kendinden ve geçmişinden bir şeyler katması o eserin güçlü yanı mıdır yoksa eksik tarafı mı?

 

Evet, benim hikâyelerimle ilgili böyle bir tespit var aslında. Taylar Güzel Kaval Çalar’ın arka kapak yazısı da bunu biraz ele verir niteliktedir.

 

Kurgunun içinde o yaşanmışlıkları doğru yerleştirebilme yetisi ya da becerisi bence eseri güçlü kılar. Ancak bir şeyler sırıtıyor ya da bu yaşanmışlıkları fazla ele veriyorsa bence orada eksik bir yönden söz edilebilir. Tabii benim kendimle alakalı fikrim bir yana, benim hikâyelerim hakkında bu noktada sözü okurlara ya da eleştirmenlere bırakmak daha doğru olur, diye düşünüyorum.

 

Bahsi geçen arka kapak yazısı ise şöyleydi.

 

“Bu, alelade bir yaşam anlatısı değil; bu, dilin bildiği, gözün gördüğü, dimağın ezberlediği herhangi bir söz oyununa da benzemiyor. İnsan, yaşadığı somut olayları soyut bir his dünyasının süzgecinden geçirerek özümser mi? Ne kadar da yorulur kim bilir? Ama bunu öyküler yapabilir, insanı şiir süzgecinin içine sokup gerçek duygularıyla yüzleştirebilir. Şeyma Subaşı, tam da bunu yapıyor. Sıradan bir anın içinde ruh dünyanıza ait ne bulabilirseniz yazar onları aramaya çıkıyor.”

 

5. Sizi yazmaya teşvik eden motivasyon nedir peki? Sait Faik’in yaptığı gibi bir haksızlık veya beklenmedik bir olay karşısında kendini tutamayıp kaleme sarılmak mı? Yoksa zihninizde birikenleri kâğıda dökme ihtiyacı mı?

 

Yakın zamanda sevgili yazar ve şair Yasemin Kuloğlu ve öğrencilerinin benimle yaptıkları bir söyleşide şöyle demiştim: “Yazarlık, benim için dilsizliği ifade ediyor. Henüz anlatmam gerekenleri anlatmadığımı hissediyorum.” Bu yüzden sanırım “Dilimi çöz” diye Allah’a dua etmem gerek, tıpkı Musa Peygamberin duasında olduğu gibi. Yani bunca söze ve kelama rağmen böyle de hissediyorum öte yandan.

 

6. Genel Yayın Yönetmenliğini yapmış olduğunuz Bûtimar Dergisi’nin gelişim süreci, dünü ve bugünü hakkında biraz bilgi verir misiniz?

 

Ben merkez dergilerde çeşitli yazılarımla yer alırken herkesin aksine birden kendi dergimi yani Bûtimar’ı çıkardım. Genellikle herkes bir çeşit kendine yer bulamamanın sonucunda böyle girişimlerde bulur kendini edebiyat dünyasında. Ancak benim için böyle bir yer edinememe söz konusu değildi. O yüzden bazen o dergilerde yer alırken arkasında hiçbir vakıf, dernek ve sponsorun olmadığı bu matbu hayale devam etmem insanlara garip de gelmiştir.

 

Bûtimar’da kıymetli sayılar çıkardık. Ben özellikle Mustafa Kutlu özel sayısını, Hikâye, Çocuk Edebiyatı, Filistin konulu özel sayılarımızı önemsiyorum. Nurettin Albayrak hocamıza vefa sayısını özellikle önemsiyorum. Aslında her sayının ayrı bir güzelliği ve kıymeti var. Bu açıdan bakınca dergi editörlüğü de uğraşmaktan mutlu olduğum bir iş oldu her zaman. 2016’dan beri çıkan dergi şuan 23. sayısına hazırlanıyor. Bir şekilde okurların yazarların ilgisi devam ediyor, tüm bu yaşadığımız maddi ve periyod sıkıntılarına rağmen. Bu beni şaşırtıyor ve duygulandırıyor açıkçası. Tek sıkıntımız çok fazla bilinmemesi ya da reklam vb. hususlarda ve dağıtımda biraz geri kalmamız. Ancak Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi ben kaliteli azınlığa seslenmekte bir beis görmüyorum. Yine de buna rağmen dergicilikte de çok çeşitli ve önemsenmesi gereken dinamikler olduğu bir gerçek.

 

7. Şu anda Litros Sanat başta olmak üzere birçok dergide yaptığınız söyleşi ve röportajları okuyoruz. Röportaj hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

Röportaj benim ilk göz ağrım. Bu çalışmalara röportaj ile başladım. Bu yüzden her zaman yaptığım söyleşi ve röportajları önemsedim. Zaten bu alandaki tanınırlığım daha ziyade de röportajlarımla olmuştur. Nitekim Uluslararası Dergi Fuarı’nda bu dalda farklı zamanlarda iki defa ödül almış olmam da alandaki emeklerimin bir sonucudur. Bu yüzden röportaj yapmayı seviyorum. Sizler de mikrofonu bu kez bana uzattığınız için çok teşekkür ediyorum.

 

Hazırlayan: Emame Akman Harmancı

 

BERDÜCESİ - Sayı: 11